İçindekiler
Murtaza’nın romanı hakkında kısa bilgi
Orhan Kemal’in toplumcu-gerçekçi bir anlayışla yazdığı Murtaza’nın romanı ilk kez 1952’de gazetede yayınlandı ve aynı yıl kitap olarak yayınlandı. Eser, 1969 yılında eklemelerle yeniden yayımlanmıştır. Büyük ilgi gören roman, 1965’te Morteza ve 1984’te Bekji olmak üzere iki kez sinemaya uyarlanmıştır. Aynı zamanda tiyatro eseri olarak da gösterilmektedir.
Romandaki olaylar, ii. Dünya Savaşı’ndan sonra Adana’da geçiyor. katip; Bu çalışmasında, bir fabrikada gece bekçisi olan, görevini her şeyin üstünde tutan naif bir adamın etrafında gelişen olayları toplumcu gerçekçiliğe bağlı kalarak tersine çevirmiştir.
Murtaza Yunanistan’dan Çukurova’ya nüfus mübadelesi için gelmiş bir göçmendir. En büyük arzusu amcası Kulağası Hasan gibi asker olup şehit olmaktır. Çok istemesine rağmen askerlikle ilgili bir meslek bulamıyor. Çeşitli işlerde çalıştıktan sonra üniforma giymek ve işini titizlikle yapmak için mahalle bekçisi olur. Hırsızlara, haksız kazançlara ve mahalle belalarına izin verilmez. Mahalleli de Murtaza’nın titizliğinden ve her şeye karışmasından rahatsızdır.
Murtaza fabrikada işini yapmayan çalışanları sevmez. Onlar da mahalledekiler gibi çeşitli oyunlarla Morteza’yı uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Ancak Mortada Bilim Direktörünün desteği nedeniyle başarılı olamazlar. Bir gece Murtaza’ya kızlarının da çalışırken uyudukları söylenir. Görevini her şeyin üstünde tutan Murtaza, öfkeyle oraya gider, yorgunluktan uyuyakalmış küçük kızı Verdifs’i saçlarından tutup yere atar. Başından vurulan ve beyin kanaması geçiren Verdifs, birkaç gün sonra hayatını kaybetti.
orhan kemal
Aşağıdaki metin, mahallelinin Murtaza’yı karakola şikayet ettiğini ve Murtaza’nın fabrikada çalışmaya başladığının anlatıldığı bölümlerden.
Polis şefi daha önce komşulardan gelen şikayetleri dinlemeye başlamıştı. Ayakkabıcıya, Murtaza’yı duymazdan gelerek, “Hadi,” dedi.
Tamirci kızardı ve kırdı ama ok yaydan çıkar çıkmaz. Tükürdüğünü yalayamıyordu. Ya ateş etmeye devam ederler ya da davayı kaybederler ve bu noktada Morteza’nın elinde oyuncak olurlar.
“Efendim, bu adam kendisini bu mahallenin bekçisi değil, hükümdarı sanıyor.”
Polis şefi:
“Ne yapıyorsun?”
“Ne yapmaz beyefendi? Gece yarısından sonra penceremizde bir ışık görse kapıya neden bu saate kadar uyumadığımızı ve hala oturduğumuzu sorar. Bizi uyutur.”
Murtaza işten anlar. Anlıyordu ama büyüklerinden ders almamış, katı eğitim almamış, emirsiz lafa karışan, emirsiz gevezelik edenlerden değildi. Ona göre göğüs dışarıda, karın içeride ve gözler tam karşısında sabit bir noktadaydı.
(…)
Polis şefi durumu anladı. Evet, bu fedai sınırı aştı. Onu buradan alıp can dostu Fen İşleri Müdürüne vermeli ve burayı korumalıydı.
Gene de sordu:
“Evet Morteza Efendi, mahallelinin dertlerine ne dersin?”
Murtaza ana duruşunu bozmazken olduğu yerde, daha doğrusu kırk beş numaralı ayakkabısının üzerinde yalpaladı. “Doğru olduğunu söylüyorlar!”
Öte yandan, polis şefi Murtaza’nın ortalığı karıştıracağını ve en azından mahallesindeki varlıklı kişilerin lehine tanık olacağını düşündü.
“Ah… yani doğruyu mu söylüyorlar?”
“Doğru patron.”
“Peki, mesela onlar yatıp istedikleri zaman kalktıklarında neye müdahale ediyorsunuz?” “Görevimi yapacağım,” dedi Mortada sertçe.
“Aman Tanrım – Arjun’un The Untouchables adlı romanının bir özeti”